36- İnsanları Önüne
Katıp Sürecek Ateşin Hadramevt'ten Çıkması
1. Abdullah b. Ömer
- - (-)
28739 (1)- Abdullah b.
Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize: ''Kıyamet gününden
önce Hadramevt denizinden -veya Hadramev(teninsanları önüne katıp sürecek bir
ateş çıkacaktır'' buyurdu. Asha.b: "Ey Allah'ın Resulü! (O zamana yetişirsek)
ne yapmamızı emredersin?" diye sorunca: ''Şam'da olmaya bakın'' buyurdu.
[Sahih]
Diğer tahric: İbn Ebi
Şeybe (15/78) rivayet etti.
28740 (2)- Abdullah b.
Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Kıyamet gününden önce
Hadramevtlten -veya Hadramevt denizindeninsanları önüne katıp sürecek bir ateş
çıkacaktır'' buyurdu. Biz: "Ey Allah'ın Resulü! (O zamana yetişirsek) ne
yapmamızı emredersin?" dediğimizde: ''Şam'da olmaya bakın'' buyurdu.
[Sahih]
28741 (3)- Abdullah b.
Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize:
''Kıyamet gününden önce
Hadramevt denizinden insanları önüne katıp sürecek bir ateş çıkacaktır''
buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! (O zamana yetişirsek) ne yapmamızı emredersin?"
diye sorunca: ''Şam'da olmaya bakın'' buyurdu.
[Sahih]
28742 (4)- Abdullah b.
Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in:
''(Kıyamet gününden
önce) Hadramevt'ten -veya Hadramev(te- insanları önüne katıp sürecek bir ateş
çıkacaktır'' buyurduğunu işittim. Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Resulü! (O
zamana yetişirsek) ne yapmamızı emredersin?" dediğimizde: ''Şam'da olmaya
bakın'' buyurdu.
[Sahih]
28743 (5)- Salim,
babasından bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): '' (Kıyamet
gününden önce) Hadramevt tarafından insanları önüne katıp sürecek bir ateş
çıkacaktır'' buyurdu. Bunun üzerine: "Ey Allah'ın Resulü! (O zamana
yetişirsek) ne yapmamızı emredersin?" dediğimizde: ''Şam'da olmaya bakın''
buyurdu.
[Sahih]
2. Abdullah b. Amr
- - (-)
28744 (1)- Şehr b.
Havşeb der ki: Yezid b. Muaviye'ye biat etmemiz gerektiği haberi gelince Şam'a
gittim. Orada Nevfin bir yerde sohbet yaptığı söylenince Nevfin yanına gittim.
Yanındayken bir adam geldi. İnsanlar hemen koşarak altına bir kilim serdiler. Bu
kişi Abdullah b. Amr b. el- As'tı. Abdullah gelince Nevf sohbeti kesti.
Abdullah dedi ki:
"Resulullah'ın
{Sallallahu aleyhi ve Sellem} şöyle buyurduğunu işittim: ''(Medine'ye olan)
hicretten sonra (Şam'a doğru) bir hicret daha olacaktır. İnsanlar İbrahim'in
hicret yurdu olan yerde (Şamıda) toplanacak, diğer yerlerde insanların en
kötüleri kalacaktır. Onları da kendi toprakları kabul etmeyecek, Allah da
onlardan hoşlanmayacak, sonunda çıkan bir ateş maymun ve domuzlarla birlikte
onları önüne katlp sürecektir. Bu ateş konakladıkları yerde onlarla
konaklayacak, dinlendikleri yerde dinlenecek ve onlardan geride kalanları
yiyecektir.''
[Sahih]
Diğer tahric: Tayalisi
(2293), İbn Asakir (1/149, 150) ve Ebu Davud 2/312, 313 (2482) rivayet ettiler.
27599 (l)'de tekrar
etmiştir.
Heysemi (10406) der ki:
"Hadisi Ahmed uzun bir hadiste rivayet etmiş olup senedinde Şehr
bulunmaktadır ki, bu ravi güvenilir olup hakkında zarar vermeyen şeyler
konuşulmuştur. Diğer ravileri, Sahih'in ravileridir."
28745 (2)- Şehr der ki:
Abdullah b. Arın, sohbet yapan Nevf elBikall'nin yanına geldi ve: "Bize
hadis rivayetinde bulun, zira bizim hadis rivayet etmemiz yasaklandı"
dedi. Nevf: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in ashabından ve
Kureyş'ten biri varken ben hadis rivayetine bulunacak değilim" karşılığını
verdi. Bunun üzerine Abdullah b. Amr dedi ki: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: ''(Medine'ye olan) hicretten
sonra (Şam'a doğru) bir hicret daha gerçekleşecektir. İnsanların en
hayırlıları, İbrahim'in hicret yurdu olan yerde (Şamıda) toplanacak, diğer
yerlerde insanların en kötüleri kalacaktır. Onları da kendi toprakları kabul
etmeyecek, Allah da onlardan hoşlanmayacak, sonunda çıkan bir ateş maymun ve
domuzlarla birlikte onları önüne katıp sürecektir. ''
Sonra Abdullah:
"Bize hadis rivayetinde bulun, zira bizim hadis rivayet etmemiz
yasaklandı" dedi. Nevf: "Yanımda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'in ashabından ve Kureyş'ten biri varken ben hadis rivayetine bulunacak
değilim" karşılığını verdi.
[Sahih]
27600 (2)'de tekrar
etmiştir.
3. Ebu Zer
- - (-)
28746 (1)- Huzeyfe b.
Esid der ki: Ebu Zer kalkıp: "Ey Gifar oğulları! (Doğruyu) söyleyin ve
ihtilaf etmeyin. Doğru söyleyen ve tasdik edilen bana şöyle anlattı: ''Kıyamet
gününde insanlar üç grup olarak haşrolunacaktır. Bir grup yedirilmiş, giydirilmiş
ve bindirilmiş şekildedir. Bir grup yürür ve koşar bir şekildedir. Diğer grubu
ise melekler yüz üstü ateşe sürecektir." İçlerinden biri: "Şu iki
şeyi bildik te, yürüyerek ve koşarak gelenler nedir?" diye sorunca şöyle
dedi: "Allah binekleri helak edecek ve hiçbir binek kalmayacaktır. Hatta
kişinin güzel bir bahçesi olacak ve onu kötü bir binek karşılığında kimseyle
değiştiremeyecektir."
[Sahih]
Diğer tahric: Nesai
4/116 (2086) ve Hakim (4/564, "Sahih") rivayet ettiler.
4. Bişr veya Bisr
- - (-)
28747 (1)- Ebu Bisr
es-Sülemi Rafi' b. Bişr'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Hibsu Seyetden bir ateşin çıkması yakındır. O ateş
yavaş deve gibi seyir eder. Gündüz yol alır,
[Sahih]
Diğer tahric: Ebu Ya'la
2/233 (934), Taberani, M. el-Kebir 2/42 (1229), İbn Hibban, Mevarid 467 (1892)
ve Hakim (4/442, "Sahih") rivayet ettiler. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid
(8/12): "Güvenilir olan Raif dışındaki Ahmed'in ravileri Sahih'in ravileridir"
dedi.
5. Enes
- - (-)
28748 (1)- Enes
bildiriyor: Abdullah b. Selam, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in
Medine'ye geldiğini duyunca yanına geldi. "Sana ancak bir peygamberin
bilebileceği şeyler soracağım" dedi ve şöyle devam etti: "Kıyametin
alametlerinden ilki nedir? Cennet ahalisinin ilk yiyeceği şey nedir? Çocuk neye
göre babasına veya annesine çeker?" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Cebrail az önce bunların cevaplarını bildirdi'' buyurunca, Abdullah:
"O, melekler arasında Yahudilere düşman birisidir" dedi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Kıyametin alametlerinden ilki,
doğudan bir ateşin çıkması ve insanları batıya doğru sürmesidir. Cennet
ahalisinin yiyeceği ilk şey, bir balığın ciğerinin ziyadesidir. çocuğun
babasına veya annesine çekmesi olayına gelince, (münasebet sırasında) erkeğin
suyu kadının suyuna baskın olursa çocuk baba tarafına çeker. Kadının suyunun
erkeğin suyuna baskın olması durumunda ise çocuk kadın tarafına çeker. ''
[Sahih]
Diğer tahric: Buhari
(3329, 3938, 4480) ve Nesai, es-Sünenu'l-kübra'da (9026) rivayet ettiler.
28749 (1)- Lakit b.
Amir, Nuheyk b. Asım b. Malik b. el-Muntefik ile birlikte Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) görmek için yola çıktığını bildirerek şöyle
anlatır: Ben ve arkadaşım, Receb ayının sonunda Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'in yanına gittik. Sabah namazından sonra yanına ulaştık. Allah
Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazdan sonra kalkıp halka şöyle hitab
etti: "Ey insanlar! Ben dört gündür size bir şey anlatmadım. Bugün sizinle
konuşacağım, İçinizde kavmi kendisini: ''Git Resulullah'ın söyleyeceği şeyi
(dinleyip gelerek) bize bildir'' diyerek bana gönderen kimse var mı? Sakın o
kişiyi içinden geçen şeyler veya dostuyla konuşması veya dalaleti bu vazifeyi
yerine getirmekten alıkoymasın. Şunu bilin kı; ben bundan sorulacağım. Tebliğ
ettim mi? Şunu bilin kı; beni dinlerseniz hayat sahibi olursunuz. Oturunuz,
oturunuz. '' Bunun üzerine halk oturdu, ben ve arkadaşım kalktık. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem aklını, hem gözlerini bize yöneltince ben:
"Ey Allah'ın Resulü! Gayb ilminden yanında ne var?" dedim. Vallahi
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gülerek başını salladı. Benim onun
hata yapmasını istediğimi anlamıştı. Bu sebeple: ''Allah, gaybın anahtarlarından
şu beş şeyde cimri davranmış (onu kimseye bildirmemiş) tir. Bunları Allah'tan
başkası bilmez'' buyurdu ve eliyle işaret etti. Ben: "O nedir?" diye
sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Ölüm vakti.
Sizden birinin ne zaman öleceğini Allah bilir, ama siz ölüm anını bilemezsiniz.
Meni rahme düşünce Allah onu bilir, fakat siz bilmezsiniz. Yarın ne olacağını,
yarın senin ne yiyeceğini bilir, sen ise bunları bilmezsin. Yağmurun da ne
zaman yağacağını Allah bilir. üzerinize kuraklık ve kıtlık çöker de, Allah
güler ve bilinir ki, yağmurunuz, yardım olunmanız çok yaklaşmıştır.'' Lakit: "Rabden gülmeyi yok etmeyelim
daha iyi!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Kıyamet
gününün ne zaman olduğunu da Allah bilir'' buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Halka öğrettiğin şeylerden bize de öğret. Biz, bize üstünlük taslayan
Mezhac'tan, bizi idare eden Has'am'dan ve bağlı olduğumuz aşiretten kimseye
inanmayan bir kavimdeniz" dedim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: ''Bir müddet yaşayacaksınız, sonra Peygamberiniz vefat edecek.
Sonra bir müddet daha yaşayacaksınız, sonra Allah'a yemin olsun ki bir sayha
gönderilecek ve yeryüzünde yaşayan kimseyi bırakmayacaktır. Rabbin, katındaki
meleklerle birlikte beldeleri bomboş olan yeryüzünde dolaşacaktır. Sonra
Rabbinin, Arş'ın yanından gönderdiği yağmur gökyüzünden öyle bir boşalacak ki,
Rabbine andolsun ki öldürülüp gömülen veya ölüp gömülen kim varsa üzerindeki
toprağı yarıp, baş tarafından başlamak üzere onu tekrar yaratmaya başlayacak ve
kişi sonunda kalkıp oturacaktır. Rabbin, kişinin ölü kaldığı süreyi kastederek:
''Ne kadardır yatıyorsun?'' diye soracak. Kişi ise ailesiyle henüz yeni
ayrıldığını zannedip: ''Rabbim! Daha dün hayattaydım'' diyecektir. ''
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Rüzgarlar, zaman ve canavarlar bizi parçalayıp darmadağın ettikten
sonra Allah bizi nasıl bir araya getirecek?" dediğimde, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Sana, Allah'ın nimetlerinden
buna benzer bir şey söyleyeyim mi? Sen, kuraklığa uğramış bir yere varırsın ve:
''Bu yer hiçbir zaman yeşermez'' dersin. Sonra Rabbin, oraya yağmur gönderir ve
birkaç gün içinde orasının yeşerdiğini görürsün.'' Allah'a yemin olsun ki, sizi
sudan bir araya getirmesi bu otları bitirmesinden daha kolaydır. Kabirlerden ve
öldürülmüş olduğunuz yerlerden çıkıp Allah'a bakacaksınız ve O da size bakacak.
''
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Biz yeryüzünü doldurmuş, o ise bir kişiyken bu nasıl olacak?" diye
sorduğumda, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Sana,
Allah'ın nimetlerinden buna benzer bir şey söyleyeyim mi? Güneş ve Ay onun
ayetlerinden küçük birer ayettir. Sizler onları görüyor, aynı zamanda onlar da
sizi görüyorlar. Onları görmekte zorluk ta çekmemektesiniz. Allah'a yemin olsun
ki, sizin Allah'ı görmeniz ve O'nun da sizi görmesi, Güneş'i ve Ay'ı zorluk
çekmeden görmeniz ve onlarında sizi görmesinden daha kolaydır. ''
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Allah'ın huzuruna çıktığımız zaman bize ne yapacak?" diye sorduğumda
şöyle buyurdu: ''Amel defterleriniz açılmış bir şekilde huzuruna
çıkarılacaksınız. Yaptığınız hiçbir şey O'na gizli kalmayacak. Rabbin, eliyle
bir avuç su alıp size doğru serpecek. Allah'a yemin olsun ki, sizden yüzüne bir
damla değmeyen kimse kalmayacak. Bu su damlası müslümanın yüzünden beyaz bir
tül gibi düşecek. Kafirin yüzünden ise siyah kömür gibi kararmış olarak
düşecek. Sonra Peygamberiniz oradan ayrılır. Salihler de ondan sonra oradan
ayrılıp dağılırlar ve giderlerken cehennem köprülerinden birine saparlar.
Onlardan birisi bir kor ateşinin üzerine düşer ve: ''Ah!'' der. Rabbin:
''Resulullah'ın Havz'ına susamış bir şekilde bakarsınız'' buyurur. Vallahi o
Havz'dan bir defa içen bir daha susamaz. Allah'a yemin olsun ki, sizden biriniz
elini uzattığında hemen bir bardak eline gelir ve kendisini büyük abdestten,
idrardan ve eziyet veren şeylerden temizler. Güneş ve Ay hapsedilir ve onlardan
hiçbirini göremezsiniz. ''
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Neyle göreceğiz?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle cevap verdi: ''Şu anda gördüğün gibi, Güneş'in doğmadan önce
dağlara vurup ışık yaymasıyla nasıl görüyorsan öyle göreceksin.''
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Günahlanmız ve sevaplarımıza karşılık nasıl muamele göreceğiz?"
dediğimde, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''İyiliklerine karşılık
on kat sevap, günahının ise sadece kendisi yazılır. Allah affederse o başka''
buyurdu.
Ben: "Cennet ve
cehennem yok mu?" diye sorduğum zaman ise şöyle buyurdu: ''Allah'a yemin
olsun ki var. Cehennem'in yedi kapısı vardır. Her iki kapısı arasındaki
mesafeyi bir süvari ancak yetmiş senede geçebilir. Cennetin ise sekiz kapısı
vardır. Onun da her iki kapısı arasındaki mesafeyi bir süvari ancak yetmiş
senede geçebilir. ''
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Cennette ne göreceğiz?" diye sorduğumda Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ''Süzülmüş baldan nehirler, içindekinde baş ağrısı ve
pişmanlık olmayan kaselerden nehirler, tadı değişmeyen sütten nehirler,
kokmamış sudan ırmaklar, Allah'a yemin olsun ki, bildikleri ve bilmedikleri
daha güzel meyveler, bunun bir misli daha nimetler ve temiz eşler'' buyurdu.
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! Orada hanımlarımız olacak mı veya bunlar saliha kadınlardan mı
olacak?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: ''Saliha kadınlar, salih erkeklerindir. Dünyada onlardan
faydalandığınız gibi Cennette de onlardan faydalanırsınız, onlar da sizden
faydalanır ama çocuk doğurmazlar. ''
Ben: "Allah,
varacağımız yer hakkında hükmünü vermiş mi?" diye sorduğumda Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) cevap vermedi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü!
Sana hangi şey üzerine biat edeyim?" deyince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) elini uzattı ve: ''Namaz kılmak, zekat vermek, müşriklerden
ayrılmak, Allah'a hiçbir şeyi eş ortak koşmamak üzere biat et!'' buyurdu.
Ben: "Bunun
karşılığında doğu ile batı arasındaki şeyler bizim olacak mı?" diye
sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisinden yerine
getiremeyeceği bir şey istediğimi zannederek, kolunu çekip elini açtı. Ben
şöyle devam ettim: "Buralardan istediğimiz yerde ikamet edecek ve her kişi
sadece kendinden mi sorumlu olacaktır?" Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''İstediğin yerde oturursun ve sana sadece kendi nefsin zarar verir''
buyurdu.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ile konuşmamız bitince şöyle buyurdu: ''AIlah'a yemin olsun
ki, bu iki kişi, eğer dediklerine sadık kalırsa dünyada ve ahirette insanların
en takvalıları olurlar. '' Beni Ka'b'dan olan Ka'b b. el-Hudariyye:
"Bunlar kimdir ey Allah'ın Resulü?" diye sorunca, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Beni Muntefak buna layıktır'' buyurdu.
Konuşmamız bitince Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dönüp: "Ey
Allah'ın Resulü! Daha önce yaşayanlardan, Cahiliye üzereyken hayırlı olanlar
var mı?" dedim. Kureyş'ten güzel konuşan bir kişi, bana: "Vallahi
baban Cehenneme girmiştir" dedi. Adam, babam hakkındaki bu sözleri halkın
içinde söylediği için vücudumu ateş bastı. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Senin
baban nerededir" demek istedim ama bunun daha cahilce olacağını düşündüm
ve: "Ey Allah'ın Resulü! Senin ailen nerededir?" dedim. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ailah'a yemin olsun ki, Amiri veya Kureyşi
olan hangi müşrikin kabrine gidersen, ona: ''Muhammed beni sana göndererek;
yüzüstü ve karnın üzerine ateşte sürüneceğini müjdelememi istedi'' de''
buyurdu.
Ben: "Ey Allah'ın
Resulü! İyilikte bulundukları ve ıslah ettiklerini iddia ettikleri halde, neden
bu duruma düştüler?" dedim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Ailah, her yedi nesilden sonra bir peygamber gönderir. Kim kendisine
gönderilen bu peygambere isyan ederse dalalete düşmüş olur. Kim bu peygambere
itaat ederse, hidayete ermiş olur'' buyurdu.
[Sahih]
Heysemi (18351) der ki:
"Abdullah rivayet etti. Taberani buna yakın metinle bir rivayette bulundu.
Abdullah'ın iki tarikinden birinin senedi muttasıldır ve ravileri güvenilirdir.
Diğer senet ve Taberanl'nin senedi, Asım b. Lakit'ten mürselolarak rivayet
edilmiştir."